>Tıpkısının Aynısıymış Yaaa :)

>

Geçen hafta MTKO’da keyifli bir konu işlendi, konu başlığımız “Türk kadınları ile Rus kadınları arasındaki benzerlikler ve farklılıklar” idi… Dı dı dı dınnnnnn! Ezelden beridir bizim Türk efelerinin hayallerini süsleyen yavruşkalarla aramızdaki 90-60-90 ve 1.90 dışındaki farklar nelerdi ben de merak etmekteydim, bu fırsatı kaçırmak istemedim! 

Konuşmacı olarak davet edilen Anna biraz gergin gözüktü bana, belki de haklıydı… Her Rus kadınının bizim beynimizde otomatikman bir Nataşa figürü oluşturmasından bunalmıştı ve belli ki bu önyargıyı yıkmak istiyordu… İlk önce Rus kadınları hakkındaki düşüncelerimizi sordu bize… Kimimiz bakımlı ve eğitimli bulduğunu, kimimiz iş yaşamında erkeklerden daha baskın olduklarını söyledi. Bu yumuşak geçişten sonra konu malum yere geldi ve Anna’ya uygun bir dille ülkemizde Rus kadınlarının pek iyi bir itibara sahip olmadıklarını anlattık. Bize “peki onların Rus olduklarını nereden biliyorsunuz?” diye sordu, doğal olarak… Bu işi (mesleği) yapan birine gidip sordunuz ve o size Rus’um dedi mi? Doğru ya bizim Rus sandığımız kişi Ukrayna, Moldova veya başka bir ülkeden olabilirdi… Aslında bu konuda haklıydı, ama ne yazık ki toplumun kafasına yerleşmiş bir önyargı vardı… Ve önyargılar da öyle şıp diye yıkılmıyordu…
Sohbetimiz devam etti… Anna bize Sovyet zamanında 1990’lı yıllara kadar ekonominin çok kapalı olduğunu, bu durumun giyimlerine de yansıdığını, o dönemde kimsenin renkli giyinemediğini, ekonominin iyileşmesi, ithalat ve ihracatın artması ile birlikte kadınların daha renkli giyinmeye başladıklarını anlattı. Kadın nüfusunun erkek nüfusundan daha fazla olması yüzünden rekabetin fazla olduğunu ve kadınların rekabet edebilmek için gri-renksiz insanlardan farklı olmaları gerektiğini anlattı. Bu derece dekolte giyinmelerini hem buna geç sahip olmalarına hem de kadınlar arasındaki rekabete bağladı. Eğitimli bayan oranının %15-20 olduğunu ve toplumda boşanma oranının çok yüksek olduğunu aktardı. Geçen seneki boşanma oranının %48 olduğunu, her iki evlilikten birinin boşanma ile sonuçlandığını söyledi. Bu oranı bizim Türk beylerinin gözüne sokmak lazım, bu oran mutluluk için sadece fiziğin yeterli olmadığının en güzel kanıtı bence! Anna’nın anlattığına göre Rus erkekleri mavi gözlü ve sarışın tipik Rus kadınlarını güzel bulmuyormuş. Okuldaki en popüler kızların esmer, siyah saçlı ve kahve gözlü olanların olduğunu söyleyince çok şaşırdım doğrusu! Akşam prensime ilk aktardığım şey de bu oldu hiii hii 🙂 Önyargıları yıkalım ama di mi!

Anna anlatmaya devam etti… Kuzey ülkesi olduğu için Rusların daha mesafeli ve yavaş olduklarını, sıcak ülkelerdeki gibi temponun yüksek olmadığını söyledi. Yabancılara karşı bir duvarları olduğunu ama o duvarları yıktıktan sonra sıcakkanlı olduklarını aktardı. Bizim nasıl onlar hakkında önyargılarımız varsa onların da Türkler hakkında önyargıları olduğundan bahsetti. O esnada Türkle evli olan bir Rus bayan Türklerde örf ve adetlerin çok fazla olduğundan ve kimsenin birbirine hayır diyememesinden şikayet etti. Ve konumuz Rus kadınlarının Türk kadınlarını nasıl gördüğüne geldi… Anna bize Türk kadınlarının daha bakımlı olduğunu, daha iyi yemek yaptıklarını, erkeklerine karşı daha sabırlı, daha anlayışlı ve toleranslı olduklarını söyledi. Son olarak bizlere çifte standartları kaldırmamız gerektiğini, Türklere nasılsak Ruslara da öyle davranmamız gerektiğini, onlara daha çok güvenmeye çalışmamızı, bize sıcakkanlı davranmadıkları zaman hemen kötü algılamamamızı, iletişim kurmaya çalışmamızı ve bunun için öncelikle Rusçayı öğrenmemizi tavsiye etti.

Burada yaşadığım 6 aylık zaman diliminde beni rahatsız eden bir durumla pek karşılaşmadım, evet giyim konusunda iddialı oldukları bir gerçek ama bu beni rahatsız ediyor mu? Kesinlikle hayır, etrafımda prototipler görmektense bu renklilik hoşuma gidiyor. Evet soğuklar ama böyle soğuk bir ülkede onlardan sıcakkanlılık beklemek ne kadar doğru olur ki? Ayrıca herkesten duyduğum bir gerçek var ki içlerine girince o soğukkanlı duruşlarından eser kalmadığı ve gayet sıcak oldukları… Eski anılarım gözümde canlanıyor ve küçükken bizi evine davet eden Rus ailenin yokluklarına rağmen bize harikulade bir sofra hazırladıklarını ve ne kadar misafirperver olduklarını hatırlıyorum. Bu noktada onları soğuk insanlar diye sınıflandırmam haksızlık olur tabii ki… Umarım şu harika Rusçamı ilerlettiğim zaman bir Rus arkadaşı edinir ve onları daha yakından tanıma fırsatı yakalarım. Sonuç olarak onları değerlendirirken önyargılarımızdan arınmamız gerekiyor. Ne onlar altından ne biz bakırdan… Hepimiz aynıyız, belki de bir kadın olarak aynı beklentilere, aynı endişelere sahibiz ama yaşadığımız koşullar ve tecrübeler aynı olmadığı için farklı anlaşılıyoruz… Belki de birbirimizi anlamamız için daha çok empati yapmamız gerekiyor. Zaten tüm ilişkiler için geçerli değil mi bu? Karşındakine önyargısız yaklaşmak ve kendini onun yerine koyabilmek, bunu yapabildiğimiz zaman doğru iletişimi yakalamış oluyoruz zaten 😉 Umarım başınızı çok şişirmemişimdir, şimdilik dasvidanya leydilerim!

>Kısa kaçamağımda;

>

İstanbul’um mis gibi bir havayla karşıladı beni!
Tüm kışı donanzi bonanzi olarak geçireceğimden midir bilmiyorum ama yukardaki hava konusunda bana bir kıyak geçti sanırım 😉
Canım ailemle hasret giderdim… Tontişlerimi çok özlemişim!

Canım yeğenimmmm seni tontişlerden saymadım, çünkü biz evin küçük bıdıklarıyız, seni çoook seviyorum 🙂

Bu kadar yavruşka yeter dedim gittim kendi Törkiş lokumlarımı mıncıkladım 😉
Bol bol şımartıldım!
Renkli taşlarıma her baktığımda canım annemi, kelebekli bluzümü her giydiğimde teyzoşumu, ponponlu tozluklarımı her giyişimde Lebişimi, sedefli küpem ve “bronz” bileziğimi her taktığımda Tülayımı, kedili yüzüğüm ve eldivenimi her kullandığımda Evomu, her Türk kahvesi içtiğimde Elçinimi anacağım 😉
Annem sayesinde keşfettiğim Önder Focan Group’un 2007 yılında çıkardığı Swing A La Turc albümü ile kulağımın pasını sildim 😉 Albüme bayıldım!
Tabii sevimli dostları da unutmadım! Tarçın ve Bediş’ten de haber almak istedim ama ne yazık ki cici annelerine ulaşamadım, belki buradan sesimi duyarlar 😉
Ziyaretin kısası makbuldür dedim, tadında bırakıp prensimin yanına döndüm 😉 Ben sıramı saldım şimdi sıra annişler ve babişlerde 🙂 Hadi çok bekletmeyin bizi !!! 

>Çiroz

>


Hey büyük Allahım onu da yaratan sensin, beni de yaratan sen, e peki neden ona verdiğinin 2 katını bana verirsin 🙂

Ne zamandır Moskova yavruşka gözlemlerimi yazmak istiyordum. Burada kolumu sallasam 10 güzel yavruşkaya çarpar durumu yok! Yaptığım istatistiklere göre güzel hatunlar nüfusun %30’unu falan kapsıyor… Özellikle bir yere girdiğimde (market, metro, restaurant vs..) baykuş gibi kafamı her tarafa döndürüp kolaçan ediyorum ama öyle dünya güzelleriyle burun buruna gelmiyorum, ruh sağlığım açısından bu iyi bişey tabii hii hii 🙂 Hepsi üstteki hatun gibi çırpı bacak da değil, balık etli kadın da fazlasıyla var, özellikle 40 yaş ve üstü kadınlar… Ama ister güzel olsun ister değil tüm hatunlar bakımlı olmak için büyük çaba sarfediyorlar. Makyajsız kadın yok nerdeyse. Bir de süslüler ama giyim konusunda çok şükür gelişme var. 3 sene önce geldiğimde pullu payetli ve dore renkli parlak giysiler görmekten ceylan gözlerim şeş beş olmuştu ama neyseki şimdi daha sade ve stil sahibi giyiniyorlar… Dekolteyi seviyorlar, uyumlu giyinmeye dikkat ediyorlar, ama acayip bir marka düşkünlüğü söz konusu, çakma Hermes görmekten fenalık geldi bana!

Markaya o kadar düşkünler ki arabalarında bile bunu görebiliyorsunuz…

Marka sevdalarına rağmen kendi tarzını yaratanlar da var tabii. Özellikle çalışan hatunlar daha güzel ve kaliteli giyiniyor. Topuklu ayakkabılar hepsinin vazgeçilmezi, boyu 1.80 olan bile en yüksek ökçeli ayakkabasını giyip podyumda yürür gibi metroda salınıyor, bunu takdir etmek lazım 🙂 Makyajda trend ise gözlere upuzun bir eyeliner çekmek, bakıyorum son zamanlarda ben de aynen onlar gibi makyaj yapar oldum, üzüm üzüme olayı! Bu kadar hatun incelersem olacağı bu tabii 😛 Makyaj yüksek topuklar, dekolteler vesaire… Aslında bir yerde onlara acıyorum çünkü her yer fokur fokur yavruşka kaynarken erkeklerin sayısı avuç içi kadar, hal böyle olunca da kendilerine ekstra özen gösteriyorlar, diğerlerinden bir farkı olması için… Benim bu gözlemlerim şehir merkezi için geçerli, dışarılara çıktıkça durum daha farklı olabilir… Yavruşka gözlemlerim şimdilik bu kadar 😉

>Rötar

>

Kızlarla buluşmamızın üstünden uzun bir zaman geçti, yüzümüzde bir iki çizgi daha belirdi (kızlar beni öldürecek biliyorum :P) ama yazı yayına daha yeni girdi. Son günlerde zaman koşuyor biz de onu arkadan kovalamakla meşgulüz, rötarımızın tek nedeni budur efenim!


Bulduğumuz ilk fırsatta özlem gidermek üzere geldik bir araya 🙂

Bu kısacık zaman diliminde neler birikmiş neler, hepsinin tek tek ifadesini aldım bir güzel!

Vapiano klasik buluşma mekanımız oldu artık…

Önce Mikanos dedikoduları alındı 😉

Sonra kahve keyfi yapıldı 🙂

Bana da bu anın tadını çıkartmak kaldı…

Şimdi Saroz’da bıdıklarımla kısa bir kaçamak yapmaktayım, pek yakında Temmuz ayının sürpriz çekilişi ile karşınızdayım 🙂

>Denklem

>

Ay Noni sen de taktın diyeniniz çıkabilir, haklıdır da. Ama yok yok benim mantığım al-mı-yooo! Hepsini anlayabilirim. Kimsenin tek kelime İngilizce konuşmuyor olmasını eski komünist rejime bağlayabilirim. Marketteki raflarda su diye aldığımız herşeyin soda çıkmasını hazımsızlıklarına verebilirim. Benim sadece düğünde giydiğim şıkır şıkır döpiyesleri günlük kıyafet gibi giymelerine ve tüm kokoşluklarına zamanında çok yokluk çekmişler yapsınlar diyebilirim. Herşeye varım!
Ama erkek nüfusunun kuş kadar olduğu bu memlekette çoğunun (günaha çoktan girdim ama en iyi ifade eden kelime bu olduğu için yazıyorum) çirkin ve üstteki eleman gibi ayık olmadığını hesaba katacak olursak bu hatunlar kimin eseri biri bana izah etsin Allah aşkına!
Bu kadar güzel ve sıfır selülitli taş yavruşkalar bu hilkat garibesi abilerden nasıl çıkıyor?! İşte bunu çözemedim gitti !!! Dur bakalım zamanla anlayacaz sanırım!

>Üff deme Püf de…

>


Ben artık yoruldum! Normalde şikayet etmeyi seven biri hiç değilim ama son 1 aydır geçtiğimiz süreç beni bir hayli yordu. Devamlı mızmızlanan ve çevresindekilerinin de enerjisini sömüren insanlardan hiç hoşlanmam, öfleyip pöflemek istemiyorum ama şu son döneme bakınca gerçekten de hafife alınmayacak kadar çok iş başardığımızı görüyorum, insanoğlunun başı sıkışınca çözüm üretmekte üstüne yok bence!

Yeni bir dönemin başlangıcına çok az bir zaman kalmışken yavaş yavaş devreye vedalar girmeye başladı… Nazlı kızım Bediş’ten cumartesi günü ayrıldım. Yeni annesi Derya o kadar tatlı ki aklım asla kızımda kalmayacak… O gün kızımı emin ellere teslim etmenin verdiği mutlulukla ağlamadım bile… Sonra Tarçın’ı görmeye Seden’e gittim, buluşma öncesi Tarçının bana koşacağı ve bir duygu selinin kopacağını hayal ederken bizimkinin kılını bile kıpırdatmayıp halinden de gayet memnun olduğunu görünce acayip bozum oldum 😛 Ama onu öyle mutlu görmek harikaydı! Tarçın’ı kısa sürede böyle mutlu bir kediye çeviren Seden’e kocaman teşekkürler! Gerçekten de bu iki koca yürekli hatun Seden & Derya karşıma çıktığı için çok şanslıyım!!! Ama şimdi evin bu sessizliği beni mahfediyor 😦 Sanırım gerçekler yavaş yavaş kalın kafama dank etmeye başladı, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak…

Canım arkadaşlarım 2-chic kızı & Gofret… Artık böyle kara kedi gibi aralarına giremeyeceğim ama ben onlara her yerden yetişir cadılığımı yine yaparım hii hii 🙂 Kızlar Mikanos tatiline çıkmadan önce son kez kız kıza buluşması gerçekleştirdik, Yeniköy Spor Kulübü’nde bir araya geldik… O günün bir de onur konuğu vardı, Gofret’in dünyalar güzeli yeğeni Dünya!

Dünya bacım aha yüzüm burda, seninle açık konuşacağım, bizimkinin de böyle senin gibi güzel bir bebiş olması için tüyolarına ihtiyacım var, bir tüyo bana kaça patlar, beş papel?


Hadi gel şunu 10 papel yapalım bak bu kadar bonkör olmam bugün şanslı günün! Cıkkk Dünya dünyada ikna olmadı! Tüyo alamadım ama o tombiş yanaktan bol bol öpücük aldım ohhh canıma değsin 😉


Pazar günü de canım ablam ve canım babamın doğum günüydü, ablam uzaklarda olunca kutlamayı 1 fire vererek yaptık, pastamızı kendi aramızda kestik. Canım babam ve canım ablama bir ömür boyu sağlık, mutluluk ve huzur diliyorum!!! Sizi seviyorum canlarım!!!

Tüm sevdiklerimden ayrı kalacak olmam elbette üzücü ama buraya duygusal yazılar yazıp ağlama potansiyelimizin iyice tavan yapmasını istemiyorum çünkü bunun kimseye faydası olmayacak, ben üzüleceğim, ailem ayrı üzülecek, arkadaşlarım ayrı üzülecek, ailemizi blog vasıtasıyla tanıyıp okuyanlar bile üzülecek, buna hiç gerek yok! Önemli olan her koşulda dimdik ayakta durmak ve her koşula ayak uydurmak, insanoğlu da yüzyıllardır bu özelliği sayesinde ayakta kalmamış mı? Güzel günler bizi bekliyor buna hiç kuşkum yok 😉

>Girls (+1 Prince) Night In @ Kristin

>


Cumartesi akşamı Kristinim bizi peynir & şarap gecesi için evine davet etti…

Cihangir’de önce pırpır ve civcivi ile buluştuk…

Sonra Kristin’in evine misafir olduk…

Prensim yanımda olmadan asla!
Saçımı Rapunzel gibi uzatmam sanırım bu yüzden 🙂

Önce pek hanım hanımcık pek usluyduk…

Sonra pek sıkı fıkı olduk 🙂

Ama saatler ilerledikçe…

Ve kadehler devrildikçe…

Öpüjemmm moduna terfi ettik!

Fakat sonra… Başım mı dönüyor? Yoksa dünya mı? dedik…

Gitme vakti geldiğini anlayınca kucaklaşıp…

Ev sahibimize teşekkür ettik bu güzel gece için…

>Ben Şımarıkım !

>

Hay anasını ! Yazımı yazmadan kendi kendine publish etti, bana komplo kurdu alçak blog 😛 Ama ama ben şımarmayı planlıyordum çünkü benim çok tatlı blog arkadaşlarım var ve beni çoook şımartıyorlar. Daha önceden bana bu güzel kedili kolyeyi gönderen Antalya’daki blog arkadaşım ColorsofAngel‘dan dün bir paket aldım, üstte görmüş olduğunuz bu cici melekli kartvizitlikten göndermiş bana, kıskançlık krizine girmesin diye bir tane de Gofrett’e yollamış, ona da ben koncaktım ama bebeyi ağlatmak istemedim hii hii 🙂 Sonra çok güzel bir mail aldım feltingcrafting‘den, mutlu oldum. Ondan önceki hafta Tanyam, prensesim, sonra Gül, Öznur, Deniz ve daha aklıma gelmeyen bir çok güzel kalpli hatunlar! Ne şanslıyım ben böyle! Haydi itiraf edelim, normalde biz hatunlar hemcinslerimizi fazla şımartmak istemeyiz, iltifat etmekten kaçınırız veya beğenimizi kendimize saklarız öyle di mi? En azından ben öyleyimdir deeeermişim 😛 Ama benim etrafımda beni çooook şımartan çok tatlı arkadaşlarım var, bu yüzden ben kendimi çoook şanslı hissediyorum 😉 Hepinize yürekten teşekkür ediyorum! Ama bu şımarıklığın sonunda tepenize çıkıcam uyarmadı demeyin sonra 🙂

Pöffff bu koku da neee 🙂
Son günlerde nereye baksam WC görüyom 😛

Kendi yarattığım bir hamurun yüzlerde gülümsemeye yol açması benim için inanılmaz bir mutluluk. Bu hamurların devamını yapmam el alışkanlığından ötürü tabii ki daha kolay oluyor… Ama gelen özel siparişleri de büyük bir mutlulukla yapıyorum çünkü beni zorlayan işlerin el becerimi daha da geliştirdiğine inanıyorum. Sevgili Merve’den yine çok cici siparişler aldım, özellikle pembe kuşu yaparken bonibon gibi yememek için zor tuttum kendimi 🙂

Nazo’cuğumun Pissi & kuşlu siparişleri

Sevgili Pınar’ın Pissi & kuşlu siparişi, diğerleri de bitmek üzere 😉

Sergül’cüm benden buzdolabı mıknatısı şeklinde fok ve japon balığı istemişti…

Ben de ikisinin aşkını hamura bu şekilde yansıttım 😉

Bunları da minik bir prenses için yaptım…

Büyükler için Pissi’li toka neden olmasın diye düşündüm, ortaya bu battal boy çıt çıt çıktı 😛

Bu Pissi ise hala tuvaletten çıkamadı! Kurtarmak için lütfen acil durum butonuna basınız 🙂
Bu çiçek de benden tüm güzel çiçeklere!!!
Hepinize sonsuz teşekkürlerimle!!!

>Tanya’m

>

Cuma akşamı işten bir heyecan çıktık Gofretimle… Cuma trafiğinin ardından köprüyü geçip indik caddeye… Biz de bir heyecan, bir telaş, gözümüz saatimizde aman geç kalmadık di mi diye vardık Vapiano’ya… Söz konusu kişi Tanyam (ve Aliş) olunca bekletmek istemedik tabii ki! Sonra öyle tatlı bir sohbete daldık ki… Onun bu berrak enerjisi acaba Aliş’ten mi geliyor yoksa hep böyle miydi diye içimden geçirdim çoğu kez… Saatler nasıl 11’i buldu anlamadık bile… Biz çok keyif aldık, bir sonraki buluşmamızı ve tabii Alişimizi sabırsızlıkla beklemeye başladık şimdiden 😉

İltifat olsun diye söylemiyorum kesinlikle, Tanya bugüne kadar gördüğüm en güzel hamilelerden biri!

O akşam Tanya’nın sevgilisi de bize sürpriz yaptı 🙂

Bol bol içimizden tüü tüü tüü nazarlar değmesin diye geçirdik 😉

Tanya’mın kendisi ve Aliş bize yeterdi ama o bir de hediye almış, bugünlerde ben ne kadar da şımartılıyorum böyle 🙂 Teşekkürler güzel kalpli anne adayı! Ahhh unutmadan söylemem lazım; bence Aliş doğuştan şanslı 😉

>Girls Night Out

>

Clementine’de buluşup atladık arabaya…

Vardık Hyatt’a…

Thai food festivali üç kap yemeğe saldıran insanlar yüzünden tam bir hayal kırıklığı oldu.

Gösteri güzel de ama biz AÇIZZZZ!

Evlat şu eldivenleri ödünç alabilir miyim? Bu organizasyonu düzenleyenlerle bir tokalaşıcam da!!!

Aç kalınca biz de…

İçtik…

İçtik…

Ve içtik…

Böylece karın gurultumuzu kahkahalarımız ile kamufle edebildik 🙂

Bu güzel akşam için teşekkürler kıssslar!

Hepinize bol kahkahalı bir hafta sonu diliyorum!!!